
KADINI SÖZLEŞMEMİ KORUR?
08 Ocak 2022 14:50:03
AÇI
KADININI SÖZLEŞME Mİ KORUR?
Karısının altı aylıkken doğum yaptığını söyleyerek Halife Ömer Bin Hattap ’a şikayete gelen kişiyi dinleyen Halife;
Kadının 6 aylıkken doğum yapamayacağı hükmü ile ’’kadın zina yapmıştır’’ hükmünü vererek ’’recm’’ edilmesini emreder.
Bir müddet sonra Halifenin yanına gelen Hz.Ali ’ye konu açılır.
Hz Ali; ‘yanlış hüküm vermişsiniz. Kadın 6 aylıkken doğum yapabilir der.
Halife ispat isterim der.
Hz Ali; ‘Kur-an kadının hamilelik süresinin alt limitinin 30 ay olduğunu söyler.
Yine Kur-an kadının doğum yaptıktan sonra süt verme süresinin 24 ay olduğunu söyler.
Hamilelik zamanı 30 aydan, süt verme ayı 24 ayı çıkardığımızda 6 aylık bir süre kalır bu da çocuğun doğumu için yeterlidir der.
Halife büyük bir hata yaptığını anlar ve hemen recm’i durdurmak için adam yollar. Fakat geç kalınmıştır.
***
Akli baliğ olmayan (deli ) bir kadın zina yaptığı suçlamasıyla Halife Ömer Bin Hattap huzuruna çıkarılır.
Şahitlerin beyanıyla zina cürümünün gerçekleştiğine kanaat getiren halife kadının recm edilmesine karar verir.
O esnada orada bulunan Hz Ali karara itiraz eder.
Halife sebebini sorar.
Hz Ali ; ‘Kur an da aklı baliğ olmayan kişi cürümünden sorumlu tutulmaz der.
‘Ta ki aklı yerine gelinceye kadar. Eğer aklı yerine geldiğinde zina cürümü işlerse recm edilebilir der.
Halife Hz. Ömer ; ’Vallahi Ali olmasaydı Ömer helak olurdu’ der.
***
Siyasal İslamcıların gözü dönmüş bir halde İstanbul sözleşmesini kaldırmak için verdikleri mücadeleye en büyük gerekçeleri bu sözleşmenin dinimize, kültürümüze ve geleneklerimize ters olduğu iddiasıdır.
Esas soru şu;
Halife Ömer bin Hattap’ın bile kavramakta zorlandığı Kur an hükümlerini acaba şu anda hangi Müslümanım diyen kavrayabiliyor.
***
Emevi ve Abbasi terörünün İslam ve Ehl i Beyt üzerinde yüz yıllarca hüküm sürdüğü, ilim şehrinin kapısı Hz.Ali ve Evlad i Resulun (Ehl i Beyt imamların) lanetlendiği ve şehit edildiği sürecin yıkıcı ve İslam dışı saltanat ve zulüm dini inşa etmelerinin neticeleri değimlidir; İlimden, irfandan, insani değerlerden ve adil hukuk düzeninden uzak erkek hegemonyasına dayalı yanlış İslam anlayışı.
Milliyetçi muhafazakarların da 15 yüz yıldan itibaren Arap İslamı baskısıyla kadını ve insanı köleleştirmiş kadim Türk kültürünün dejenere olmuş haliyle toplumsal huzuru sağlayamadığı geldiğimiz noktada acı bir gerçektir.
Teknoloji gelişimi ve sanayi toplumu olma aşamasında tüketim çağının ezici çarkları içerisinde bunalan insanımız (kadın ve erkek) en küçük bir problem karşısında bile çaresiz kalarak çareyi şiddette buluyorsa, ne dini ne kültürel değer yargılarıyla huzur bulamıyor şiddete yeniliyorlarsa, hukuk kurallarına sığınmaktan başka çare kalmıyor demektir.
Sözün kısası:
İnsana ve kadına sonsuz değer veren İslam anlayışı yerine; değiştirilmiş ve uydurulmuş İslam dini ve bu dinin etkisiyle yozlaşmış kültürel değerlerimiz, kadını ve insanı koruyamıyorsa, sadece kadınların değil, erkeklerin de bir sözleşme ile korunması gerekmektedir.